Aşkın Turkuaz Hali
"Gözlerinin içine ne zaman baksam yıldızları sayabilirim çünkü en parlak yıldızlar senin gözlerindir." dedi kız, sesi hayaline karışırken. Duvara koymuştu kafasını, gülümserken ağlıyordu. Nedenini bilirsin; beyaz ve soğuk bir beton parçası ile konuştuğu için ona "deli" diyorlardı. Tahmin edilebilir ki sevdiği ona bir duvardı, aşkı en büyük dayanağıydı. Güneş ışığı kar gibi vurunca yüzeye tüm Samanyolu ona fısıldardı. Bu yüzden gece spot ışıklarla uyurdu. Sevmek duygusuna yakın kalmak için... O oda onun kalbiydi ve dünyasının tamamıydı. Kapısı kilitliydi, anahtarı kayıp... Sabahtan akşama her parlak pütürlü noktayı sayardı. Bir gün biri geldi, duvarı iğrenç bir turkuaza boyadı. Oysa ki en sevdiği renkti turkuaz! Tüm hatalar düzlenmişti -hatta tavan bile. Gözlerini kusursuzluğa dikti, alnını sakin okyanusa yasladı ve kafasını vurmaya başladı. Rengi kazıdı tırnaklarıyla bir çift göz için. Turkuaza karıştı kan kırmızı. Ertesi gün baygın halde bulundu, kafası ve elleri parçalanmıştı. Yatağa bağlandı o günden sonra, yıldızları çalındı diye kızgındı. Her gün etrafına bakıp bakıp bağırdı. Sonsuza dek çığlık attı ama onu kimse duymadı. Çok fazla delirmekten oldu sonu. Tutulmaktan ya da bağlanmaktan değil! Sadece yüksek doz delirmekten...
Tekrar ediyorum.
TUTULMAKTAN
ya da
BAĞLANMAKTAN
değil.
Sadece yüksek doz
DELİRMEKTEN.
Yorumlar
Yorum Gönder